3 Haziran 2009

Endülüs Emevi Devleti

Endülüs Emevi Devleti

Abbasi Devleti yıkıldıktan sonra Abdurrahman bin Muaviye tarafından Kurtuba merkez olmak üzere 756 yılında kuruldu.

Endülüs Emevi Devleti askeri alanda değil, bilim ve kültür alanında ileri gitti.

En parlak dönemini III. Abdurrahman zamanında yaşadı.

Endülüs Emevileri zamanında yapılan Kurtuba Medresesi dünyanın en ünlü medresesidir.

Abbasiler Dönemi

Abbasiler Dönemi

Abbasi Hükümdarları

Ebu'l Abbas Dönemi

Abbasi Devleti, Hz. Muhammed'in amcası Abbas'ın torunlarından Ebu'l Abbas tarafından 750 tarihinde kuruldu.

Abbasi hükümdarları, Emeviler gibi Arap üstünlüğüne dayalı bir devlet kurmadılar.

Ebu'l Musa, Haşimiye şehrini devlet merkezi yaptı, iç karışıklıklarla uğraştı, kanlı bir şekilde siyasi birliği sağladı.

UYARI : Ebu'l Abbas, siyasi birliği sağlarken yaptığı çalışmalar yüzünden "Seffah" (kan dökücü) lakabını almıştır.

Ebu Cafer El- Mansur Dönemi

Ebu Cafer El-Mansur, 754 yılında halife oldu.

754 yılında Abbasi Devleti'nin başkenti Bağdat'a taşındı.

751 yılında Çinlilerle Talas savaşı yapıldı.

Bu dönemde kültür hareketleri oldukça ilerledi.

Harun Reşit Dönemi

Harun Reşit, 786 yılında Abbasi Devleti'nin başına geçti.

Bu dönem Abbasilerin en parlak dönemi oldu.

UYARI : Binbir Gece Masalları'nda geçen Bağdat halifesi Harun Reşit'tir. Binbir Gece Masalları'nda özellikle bu dönemdeki İslam hazinesinin zenginliği vurgulanır.

Anadolu'ya akınlar yapıldı, İstanbul kuşatıldı fakat başarılı olunamadı.

Bu dönemde de iç isyanlar sürdü.

Me'mun Dönemi

Harun Reşit'in ölümü üzerine yerine oğlu Emin geçti.

Kısa süre sonra yerine Harun Reşit'in diğer oğlu Me'mun geçti.

Mu'tezile Mezhebi bu dönemde ortaya çıktı.

Bu dönemde Antik Çağ Yunan eserleri Arapça'ya çevrildi.

UYARI : Arap-İslam Devleti kültür ve sanat alanında dışarıdan (Helenizm'den) en çok bu dönemde etkilenmiştir.

Mu'tasım Dönemi

Me'mun'un ölümü üzerine 833 yılında kardeşi Mu'tasım halife oldu.

Bizans sınırlarında "Avasım" denilen Türk ordugahları kurdurdu.

UYARI : Avasım kentlerinin oluşturulma nedeni; İslam dünyasına karşı Bizans saldırılarını kırmaktır.

Mu'tasım'ın ölümü üzerine merkez otorite zayıfladı.

UYARI : Türkler'in sınır boylarında, yerleşim yerlerinden uzak bölgelerde Emir'ül Ümera görevi verilerek merkezden uzaklaştırılmasının ve ordugahlarda toplanmasının nedenleri savaşçı özelliklerini kaybetmelerini önlemek ve merkezde tehlike oluşturmalarını engellemekti.

Devlete bağlı Tavaif-i Mülk'ler bağımsızlıklarını ilan etti.

Abbasi Devleti'nin yıkılışı

Abbasi Devleti'nin Yıkılma Nedenleri

Abbasi Devleti, Mu'tasım'ın ölümü ile zayıfladı ve Moğollar'ın Bağdat'ı istilası ile yıkıldı.

Selçukluların yıkılması ile koruyucuları ortadan kalktı.

Şiilerin ve Emevilerin olumsuz çalışmalarından zarar gördü.

Zayıflama döneminde fetihlerin durgun geçmesi nedeniyle ekonomi zayıfladı.

Moğol Hükümdarı Hülagu'nun Bağdat'ı istilası ile Abbasi Devleti ortadan kalktı.

Emevi Devleti'nin Yıkılışı

Emevi Devleti'nin Yıkılışı

1. Devlet yönetiminde meydana gelen bozukluklar

2. Emeviler'in Arap milliyetçiliği yaparak Müslümanlar arasında ikilik çıkarmaları

UYARI : Bu politikalarından dolayı İranlılar ve Türkler Emeviler'e karşı sürekli ayaklanmışlar ve yıkılmalarında etkili olmuşlardır. Örnek olarak Horasan valisi Kuteybe Bin Müslim'in isyanını verebiliriz.

3. Halifelerin, fetihlerde ordunun başında bulunmayıp, saraya kapanmaları

4. Abbasoğulları'nın, Emeviler aleyhinde propagandaları

5. Muaviye ve Yezid döneminde Müslümanlar'a ve Hz. Muhammed'in soyundan gelenlere yapılan kötü muameleler

6. Şii ve Harici grupların aleyhte çalışmaları

Velid Dönemi

Velid Dönemi

Abdülmelik'in 705 yılında ölümü üzerine oğlu Velid halife oldu.

Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya'ya geçildi.

711 yılında Kadisk'de Vizigot ordusu yenilgiye uğratıldı.

UYARI : Puvatya Savaşı (732) ile Müslümanlar'ın Avrupa'daki ilerleyişi duruduruldu.

Şarl Martel ile 732 tarihinde yapılan Puvatya Savaşı'nda yenilindi ve İspanya'ya geri çekilindi.

Abdülmelik Dönemi (685-705)

Abdülmelik Dönemi

Yezid'in 683 yılında ölmesi ile II. Muaviye halife oldu.

II. Muaviye, 685 yılında halifeliği Abdülmelik'e bıraktı.

Bizans, Kuzey Afrika, Anadolu ve Hindistan üzerine seferler düzenlendi.

UYARI : Bu fetihler sırasında Kuzey Afrika'da yaşayan Berberiler kitleler halinde İslamiyet'i kabul etmeye başladılar.

Bizanslar, Kuzey Afrika'dan tamamen çıkartılarak sınırlar, Atlas Okyanusu'na dayandırıldı.

Arapça resmi dil oldu ve ilk İslam parası olan sikke bastırıldı.

UYARI : Böylece İslam Devleti'nin ekonomisi Bizans ve Sasani etkisinden kurtulmaya başlamıştır.

Yezid Dönemi (680-683)

Yezid Dönemi

Muaviye 680 yılında öldükten sonra yerine oğlu Yezid halife oldu.

Kufeliler de Hz. Hüseyin'i halife seçtiler.

UYARI : Bu dönemde Kuzey Afrka'nınfethi tamamlanmasına rağmen, Berberilerin ayaklanması ile bölge tekrar elden çıkmıştır. Kuzey Afrika ancak Abdülmelik zamanında kontrol altına alınabilmiştir.

Yezid ve Hz. Hüseyin taraftarları 681 yılında Kerbela denilen yerde karşılaştı ve Hz. Hüseyin ve taraftarları, Yezid ordusu tarafından öldürüldü.

İslamiyet toplumu bu olaydan sonra Sunniler ve Şiiler olarak ikiye ayrıldı.

Muaviye Dönemi (661-680)

Muaviye Dönemi

Hz. Osman zamanında Şam valiliğine getirilen Muaviye, 661 yılında halife oldu.

Muaviye Emevi Devleti'nin ilk hükümdarıdır.

Bu dönemde halifelik seçim sisteminden çıkarılarak saltanat haline getirildi.

İstanbul kuşatıldı fakat alınamadı.

UYARI : İslam tarihinde ilk defa Emeviler İstanbul'u kuşatmıştır.

Ölmeden önce oğlu Yezid'i halife tayin etti ve böylece halifelik resmen saltanat haline geldi.

Hz. Ali Dönemi (656-661)

Hz. Ali Dönemi

Hz. Osman'ın ölümü üzerine Hz. Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Hz. Ali halife seçildi. Hz. Ali'nin halifeliği Emeviler sülalesinin hoşuna gitmedi.

656 yılında iki taraf Kufe şehri yakınlarında bir araya geldi.

Yapılan savaşta Hz. Ali galip geldi.

UYARI :Bu olaydan sonra Hz. Ali güvenlik gerekçesiyle devletin merkezini Kufe'ye taşıdı. Böylece, İslam Devleti'nin merkezi ilk defa değişti.

Hz. Ali, 657 yılında Muaviye'nin üzerine yürüdü.

Sıffin Savaşı'ndea Muaviye'nin hile yapması üzerine sonuç alınamadı ve hakeme başvuruldu.

UYARI : Bu savaş Müslümanlar arasında yapılan ilk savaştır.

Hakem Olayı

Sıffin Savaşı'nda bir sonuç alınamayınca taraflar, iki taraftan da seçilecek birer hakemin kararına başvurmayı gerekli gördü.

Hz. Ali'nin hakemi Ebu Musa el-Eş'ari, Muaviye'nin hakemi ise Amr İbn-ül As oldu.

Hakemler Muaviye'nin entrikası sonucu onu halife seçti.

Müslümanlar üç gruba ayrıldı.

1. Hz. Ali taraftarları; Şiiler

2. Muaviye taraftarları; Sunniler

3. Tarafsızlar (Hariciler)

UYARI : Bu olayla İslam dünyasında ilk ayrılıklar başlamış ve mezhep ayrılıklarının temeli atılmıştır.

Hariciler'in ayaklanması sonunda 661 yılında Hz. Ali öldürüldü.

UYARI : Hz. Ali döneminde Müslümanlar arasında yapılan savaşlardan dolayı fetihler durgun geçmiş ve Tunus kaybedilmiştir.

Hz. Osman Dönemi (644-656)

Hz. Osman Dönemi

Hz. Ömer'in ölümü üzerine 644 tarihinde, Emevi soyundan Hz. Osman halife seçildi.

Abdullah Bin Sa'd komutasında İslam ordusu Tunus bölgesini aldı.

Suriye valisi Muaviye, 649 yılında Kıbrıs, Rodos ve Girit'i fethetti.

Azerbaycan'ın fethi tamamlandı.

Trablusgarp, Tunus, Horasan ve Harezm ele geçirildi.

Kur'an-ı Kerim çoğaltıldı.

UYARI : Bu, Kur'an-ın değişmeden günümüze kadar gelmesini sağladı.

Hz. Osman Emevi kökenli olduğu için kendi sülalesinden olan kişileri devlet içinde önemli mevkilere getirdi.

UYARI : Bu durum İslam dünyasında ileride ortaya çıkacak ayrılıklar için zemin oluşturmuştur.

Hz. Osman, 656 yılında bir ayaklanma sırasında öldürüldü.

Hz. Ömer Dönemi (634-644)

Hz. Ömer Dönemi

Hz. Ebubekir'in vefatı üzerine 634 yılında Hz. Ömer halife seçildi.

635 yılında yapılan Ecnadin Savaşı sonunda İslam orduları galip geldi ve Suriye Müslümanlar'ın denetimine girdi.

UYARI : Bu savaşla İran yolu Müslümanlar'a açıldı.

Suriye'nin yanı sıra Filistin ve Kudüs de denetim altına alındı.

UYARI : Suriye'nin denetim altına alınması ile birlikte İslam dünyası Anadolu ile komşu olmuştur.

632 yılında Amr İbn-ül As komutasındaki islam ordusu, Bizans'ın elinde bulunan Mısır'ı fethetti.

UYARI : Mısır'ın alınması ile İslamiyet ilk defa Kuzey Afrika'da yayılmaya başladı. Böylece, Bizans İmparatorluğu'nun Kuzey Afrika'daki egemenliği sarsıldı.

634 yılında Ebu Ubeyde komutasındaki İslam ordusu Köprü Savaşı'nda Sasanilere yenildi. Sa'd Bin Ebi Vakkas komutasında yeni bir ordu , 636 yılında Kadisiye Savaşı'nda Sasani ordusunu yendi ve bütün Irak'ı ele geçirdi.

UYARI : Bu dönemde, Suriye, Filistin ve Kudüs'ün Müslümanlar tarafından alınması ile Bizans'ın Orta Doğu'daki varlığı sona erdi.

Sasani ordusu, 642 yılında yapılan Nihavend Savaşı ile tekrar yenildi. Bu savaş ile Sasani Devleti sona erdi.

Hz. Ömer Dönemindeki Teşkilatlanma Çalışmaları

Hz. Ömer zamanında bir çok fetihler yapıldığı için devlette teşkilatlanmaya olan ihtiyaç arttı.

Teşkilatlanmada Sasani ve Bizans etkisi görülür.

Mali ve askeri özellik taşıyan ilk "divan örgütü" kuruldu.

Fethedilen yerler, ilk defa yönetim birimlerine ayrıldı.

Adli teşkilatlanmaya önem verildi.

İslam Devleti'nde ilk kadı bu dönemde atandı.

Hicri takvim düzenlendi.

Hz. Ebubekir Dönemi (632-634)

Hz. Ebubekir Dönemi

Hz. Muhammed'in ölümü üzerine Hz. Ebubekir 632 yılında halife seçildi.

Bu arada Arabistan'da bazı kabileler dinden dönmüş,Yemen'de de yalacı peygamberler ortaya çıkmıştı.

Halid Bin Velid komutasındaki İslma ordusu Yemen'e gönderilerek yalancı peygamberler ortadan kaldırıldı.

Başka bir İslam ordusu Irak ve Suriye üzerine gönderildi.

634 yılında yapılan Yermuk Savaşı ile Bizans orduları yenildi ve Suriye kapıları Müslümanlar'a açıldı.

Hz. Ebubekirdöndeminde Kur'an-ı Kerim'in ayetleri toplandı ve bir kitap haline getirildi.

Hz. Ebubekir 634 yılında hastalandı ve 63 yaşında vefat etti.

UYARI : Hz. Muhammed'in yaymış olduğu İslamiyet, Hz. Ebubekir döneminde iyice kökleşmiştir.

Veda Haccı ve Hz. Muhammed'in Son Yılları

Veda Haccı ve Hz. Muhammed'in Son Yılları

Hz. Muhammed 632 tarihinde hac görevini yerine getirmek için 125 bin kişilik bir toplulukla Mekke'ye geldi.

peygamber Müslümanlar'a Kur'an'ın tamamlandığını bildirdi.

Hz. Muhammed'in bu haccına "Veda Haccı", okuduğu hutbeye de "Veda Hutbesi" denir. Hutbede, Peygamber insanlara Allah'tan başka ilah olmadığını, kadınlara ve kölelere iyi muamele edilmesini, Cahiliye Devri'nden kalma kan davalarından vazgeçilmesini söyledi.

Hz Muhammed Medine'ye döndükten sonra hastalanarak 8 Haziran 632'de 63 yaşında vefat etti.

Arap Yarımadası'nda putperestliksona ermiş İslamiyet yayılmış, siyasal birlik sağlanmış, İslam Devleti'nin temelleri de atılmıştı.

Tebük Seferi

Tebük Seferi

Bizans İmparatoru Heraklius'un Arabistan üzerine büyük bir sefer yapacağı haberinin alınması üzerine,

Hz. Muhammed 631 yılında 30.000 kişilik bir ordu ile Bizanslıları durdurmak için yola çıktı.

Tebük denilen yere gelindiğinde haberin asılsız olduğu anlaşıldı.

Tebük seferi sırasında, bölgedeki bir çok Arap kabilesi İslamiyet'i kabul ettiği için, sefer Müslümanlar açısından faydalı oldu.

UYARI : Tebük Seferi ile Gassaniler'in Müslüman olması ve Suriye fetihleri için ortam hazırlamıştır.

Taif Seferi

Taif Seferi

Huneyn Savaşı'nda Taifliler'in putperestlere yardım etmesi üzerine, Hz. Muhammed 630 yılında Taif üzerine bir sefer düzenledi.

Müslümanlar Taif Kenti'ni kuşattılar, fakat surlarla çevrili kenti alamadılar.

Ertesi yıl Taifliler elçi göndererek İslamiyet'i kabul ettiler.

UYARI : Böylece, Hz. Muhammed döneminde Hicaz tamamen Müslümanlaştı.

Huneyn Savaşı

Huneyn Savaşı

Mekke'nin fethinden sonra civardaki bazı putperest kabileler, başta Havazin Kabilesi olmak üzere Mekke'yi geri almak için 630 yılında Huneyn denilen yerde toplanmaya başlamışlardı.

Hz. Muhammed büyük bir ordu ile Huneyn Vadisi'ne yürüdü.

Yapılan savaşta İslam ordusu zafer kazandı.

Bu savaşta putperestlere Taif kenti yardım etmişti.

UYARI : Huneyn Savaşı ile Arap Yarımadası'ndaki son putperest tehlike önlendi.

Mekke'nin Fethi

Mekke'nin Fethi

Hz. Muhammed, 630 ylında büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü.

Mekke üzerien yürümesinin sebebi Mekkeliler'in Hudeybiye Barış Antlaşması'nın maddelerini ihlal etmesiydi.

Mekkeliler Hz. Muhammed'e karşı koyamayacaklarını anlayınca, Müslümanlar önemli bir direnişle karşılaşmadan şehre girdi.

Hz. Muhammed Kabe'ye gelerek bütün putları kırdırdı.

Fetih'ten sonra Mekkeliler kitleler halinde İslamiyet'i kabul etti.

Mu'te Seferi

Mu'te Seferi

İslamiyet'in ilk yıllarında İslamiyet'e davet edilen Gassaniler, bu davet için gönderilen elçiyi öldürmüşlerdi.

629 yılında bir Müslüman keşif kolu Gassanilerce pusuya düşürülüp öldürülmüştü.

Hz. Muhammed, Gassaniler üzerine kalabalık bir ordu gönderdi.

İslam ordusu Lut Gölü'nün güneyinde Gassaniler'i himaye eden Bizans ordusu ile çarpıştı, savaş Müslümanlar'ın aleyhine sonuçlandı.

UYARI : Gassaniler Bizans'la sınır komşusuydu. Gassaniler bu yüzden Bizans'ın etkisinde kaldıkları için Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Mu'te Savaşı Müslümanlarla Bizans ordusu arasında yapılan ilk savaş olarak kabul edilmektedir.

Hayber'in Fethi 629

Hayber'in Fethi

Hz. Muhammed, 629 yılında Şam kervan yolu üzerinde bulunan Yahudi yerleşim yeri olan Hayber Kalesi'ne sefer düzenledi.

Hayber'de bulunan Yahudilerin Şam ticaret yolunda Müslüman ticaret kervanlarına zrar vermesi ve Yahudilerin Mekkelileri kışkırtarak Hendek Savaşı'na sebep olmaları nedeniyle kale kuşatıldı.

Kale kısa sürede Müslümanlar'ın eline geçti ve Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmış oldu.

Bu fetih sonunda Yahudilerden ilk defa haraç vergisi alındı.

UYARI : Bu fetihten sonra Arabistan Yarımadası'nda Müslümanlar'a olumsuz etkide bulunabilecek önemli Yahudi yerleşim bölgesi kalmadı.

Hayber, Müslümanlar'ın fethettiği ilk yerdir. Böylece İslam Devleti'nde fetih politikası başlamıştır.

Hudeybiye Barışı

Hudeybiye Barışı

Müslümanlar hac vazifesini yerie getirmek amacıyla 1500 kişiyle Mekke'ye doğru yola çıktı.

Hudeybiye Kuyusu'na gelindiğinde Mekkelilerle bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşmaya göre;

1. Taraflar birbirleri ile 10 yıl süreyle savaşmayacaklar,

2. Arap kabileleri istedikleri tarafa geçebilecekler ancak iki taraf da kendisine bağlı olan kabileye askeri yardımda bulunmayacak,

3. Velisinin izni olmayan Mekkeli bir genç, İslamiyet'i kabul etmesi halinde Medine'ye alınmayacak fakat Müslümanlar'dan Mekke tarafına geçen olursa kabul edilecek,

4. Müslümanlar hac ziyaretini ertesi yıl da yerine getirebileceklerdi.

Hendek Savaşı 627

Hendek

Mekkeliler Uhud galibiyeti ile istedikleri sonuca ulaşamamış, İslamiyet'in hızla yayılmasını önleyememişlerdi.

İslamiyet'i tamamen yok etmek isteyen Mekkeliler, Ebu Süfyan komutasında yeni bir orduyla, 627 yılında Medine üzerine yürüdüler.

İran'lı Salman-ı Farisi'nin önerisi üzerine şehrin etrafına hendek kazıldı.

Mekkeliler alışık olmadıkları bu savunma tekniği karşısında geri dönmek zorunda kaldılar.

Hendek Savaşı Mekkeliler'in, Müslümanlar üzerine son saldırısı oldu. Bu savaştan sonra Müslümanlar saldırı gücü elde ederken Mekkeli müşrikler savunmaya çekildiler.

Uhud Savaşı 625

Uhud

Bedir Savaşı'nın Müslümanlar'ın zaferi ile bitmesi üzerine Ebu Süfyan komutasındaki Mekkeliler, Bedir Savaşı'nın intikamını almak amacıyla 625 yılında Medine üzerine yürüdü.

700 kişiden olaşan İslam ordusu da Uhud Dağı'nın olduğu yere geldi ve bu dağın eteklerine okçular yerleştirip savaşa başlandı.

Savaşı tam Müslümanlar kazanmak üzereyken, okçuların yerlerini terketmeleri ile savaşın kaderi Müslümanlar'ın aleyhine değişti ve islam ordusu ilk yenilgisini almış oldu.

UYARI : Bu savaşın sonucu İslamiyet'in yayılmasına engel olmadı. Müslümanlar Uhud Savaşı'nda yenilmesine rağmen İslamiyet yayılmasını devam ettirmişti. Hz. Muhammed, Mekke ve Medine arasında yaşayan kabilelerle iyi geçinerek Mekke'yi siyasi açıdan yalnız bırakma politikası izlemiştir.

Bedir Savaşı 624

Bedir

Bedir savaşı Medineli Müslümanlarla Mekkeliler arasında yapılan ilk savaştır.

624 yılında Bedir Kuyusu çevresinde yapılmıştır.

Savaş Müslümanlar'ın zaferi ile sonuçlandı.

Savaş sonunda, diğer İslam Devletleri içinde örnek oluşturacak ganimet paylaşma geleneği başladı.

Savaşta ele geçirilen Mekkeli esirler, Müslümanlar'a okuma yazma öğretme koşuluyla serbest bırakıldı.

Bedir Zaferi ile birlikte bedir Kuyuları ve Şam ticaret yolu Müslümanlar'ın eline geçti.

Hicret

622 yılında Mekke'li Müslümanlar artan baskıdan kurtulmak ve İslamiyet'i yaymak amacıyla Mekke'den Medine'ye göç ettiler.

Medine'liler de Akabe Biat'ından sonra Müslümanlar'ı kendi şehirlerine çağırmışlardı.

Hicret sonunda İslamiyet daha güvenli bir ortamda yayılma olanağı buldu.

Hicret sonunda Medine halkı üç gruba ayrıldı: Muhacirler, Ensar ve Yahudiler.

Siyasi ve askeri bakımdan Hz. Muhammed'in liderliği kabul edildi.

İslam Öncesi Arap Yarımadası'nın Durumu

Arap Yarımadası'nın Durumu

Arap yarımadası; Uzak Doğu, Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde köprü görevi yapmaktaydı.

En yaygın din çok tanrılı putperestlikti.

Bu dinin en büyük putları olan Lat, Menat, Hubel ve Uzza, Hz. İbrahim'in yapmış olduğu Kabe'de bulunmaktaydı.

Arap Yarımadası'nın en önemli bölgesi; Mekke ve Medine'nin de içinde bulunduğu Hicaz bölgesiydi.

Mekke'ye V. yüzyıldan itibaren Hz. İsmail soyundan gelen Kureyş Kabilesi hakimdi.

İslamiyet Öncesi Dünyanın Durumu

Dünyanın Durumu

Arap Yarımadası'nın kuzeyinde Bizans İmparatorluğu, Doğu'da Sasani Devleti, Mısır'da Romalılar, Orta Asya'da Göktürk Devleti, Avrupa'da Kavimler Göçü sonrasında Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştı.

İslamiyetin Doğuşu

İslamiyetin Doğuşu
Konusu Başlıyoruz...

İslamiyet Öncesi Cahiliye Dönemi

Bilgisizlik, gerçegi tanimama. Islâm, tam bir aydinlik ve bilgi devri oldugu için, Arabistan'da Islâmiyet'in yayilmasindan önceki devre, daha dar anlami ile Hz. Isa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana "cahiliyye" devri adi verilmistir.

Cahiliyye, insanin Allah'i geregi gibi tanimamasi, ona kulluk etmekten uzaklasmasi, onun ilâhî hükümlerine degil de kisinin kendi hevâ ve hevesine uymasi, insanlarin koydugu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düsüncelere inanmasidir. Kur'an-i Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçegi bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur. Islâm'in hakim olmadigi ortamlar Cahiliyye çaglaridir. Çünkü ilâhî bilginin kaynagindan yoksun olan ortamlardir. Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardi. Cahiliyye Araplari'nin sürdügü hayattan ve içinde yasadiklari ortamdan bazi örnekleri söyle siralamak mümkündür:

Putlara Taparlardi

Cahiliyye insanlari Allah'in varligini kabul etmekle beraber putlara taparlardi. Onlar putlarinin Allah katinda kendilerine sefaatçi olacaklarina inanirlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

Icki Icerlerdi

Sarap içmek adeti çok yaygindi. Sairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder, içki siirleri edebiyatlarinin büyük bir kismini teskil ederdi. Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdigine göre Islâm'da içki, Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram kilinmis, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bagirttirarak bunu ilân ettiginde Medine sokaklarinda sel gibi içki akmistir (Müslim, Esribe, 3)

Kumar Oynarlardi

Cahiliyye çaginda kumar da çok yaygindi. Cahiliyye Araplari kumar oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katilmamak ayip sayilirdi. Onlarin sairlerinden biri karisina söyle vasiyette bulunur:

"Ben ölürsem, sen, aciz ve konusma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

Tefecilik Yaparlardi

Tefecilik almis yürümüstü. Para ve benzeri seyleri birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alirlardi. Borç veren kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artirayim mi?" derdi. Onun da ödeme imkâni varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katina, üçüncü sene için dört kat ina çikarir ve artirma islemi böylece kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çesidini haram kilan Allah, özellikle Araplar'in bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli Imrân,3/130) buyurmustur.

Faiz Oranlari Cok Büyüktü

Faizcilik Araplar arasinda o kadar yerlesmisti ki ticaretle onun arasini ayiramiyorlar; "Faiz de tipki alis-veris gibi" diyorlardi. Bunun üzerine inen ayette: "Allah alis-verisi helâl, faizi ise haram kilmistir. " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmustur.

Fuhus Cok Büyük Orandaydi

Cahiliyye Araplar'i arasinda fuhus da nadir seylerden degildi. Cariyelerini zorla fuhusa sürükleyenler vardi. Kur'an-i Kerîm'de bu hususa isaretle: "Iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin. " (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

Kocanin birkaç metresi oldugu gibi, kadinin da baskalariyla iliskide bulunmasi, bazi çevrelerce nefretle karsilanmayan bir davranisti. Fuhusla ilgili Cahiliyye Araplarinin su adetlerini zikredebiliriz:

Kadin âdetinden temizlendikten sonra kocasi ona "su adama git ve ondan hamile kal" derdi. Kadin istenilen adamla beraber olduktan sonra kocasi hamileligi belli oluncaya kadar ona yaklasmazdi. Sonra yaklasabilirdi. Bu, iyi bir çocuga sahip olmak için yapilirdi.

Sayilari üç ila on arasinda degisen bir grup erkek kadinin evine girerek, sirasiyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadin hamile kalip da dogum yaparsa dogumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri çagirir, erkekler de zorunlu olarak bu davete istirak ederlerdi. Sonra onlara: "Olanlari biliyo rsunuz, dogum yaptim" içlerinden birine isaret ederek "çocugun babasi sensin" derdi. O da bundan kaçinamazdi.

Bazi fuhus yapan kadinlar da taninmalari için kapilarina bayrak asarlardi. Bu tür kadinlardan biri dogum yaptigi zaman teshis heyeti toplanip çocugun kime ait oldugunu tespit ederdi. O da çocugun babasi oldugunu kabul etmek zorunda kalirdi. (Buhârî, Nikah, 36)

Kadina deger verilmez, hak ve hukuku taninmaz, adeta bir esya gibi telakki edilip miras alinirdi. Biri ölüp karisi dul kalinca ölenin varislerinden gözü açik biri hemen elbisesini kadinin üzerine atardi. Kadin daha önce kaçip bu halden kurtulamazsa artik onun olurdu. Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir baskasiyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanir ve kadina bundan birs ey vermezdi. Dilerse, kocasindan kendisine kalan mirasi elinden almak için onu evlenmekten menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helâl degildir. " (en-Nisâ, 4/19) buyurulmustur. (Sevkânî, Fethu'l-Kadir, I, 440).

Yiyeceklerin bazisi yalniz erkeklere ait olup kadinlara yasak ediliyordu. "Onlar: Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup, eslerimize yasaktir. Ölü dogacak olursa hepsi ona ortak olur" dediler (En'âm, 6/139)

Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi

Cahiliyye Araplari'nin kötü adetlerinden biri de kiz çocuklarini diri diri topraga gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarini korumak veya ar telakki ettikleri için, bazilari da sakat ve çirkin olarak dogduklarindan yapiyorlardi. Kur'an-i Kerîm'de su ayetlerde buna isaret edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kiz evlâd müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. " (ez-Zuhruf, 43/17), " Diri diri topraga gömülen kiz çocugunun hangi suç la öldürüldügü soruldugu zaman... " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak kostuklari Seyler müsriklerden çoguna çocuklarini öldürmeyi süslü gösterirdi. "(el-En'âm, 6/137)

Ekin ve hayvanlarini iki kisma ayiriyor bir kismini Allah'in böyle emrettigini sanarak Allah'a veriyor ve bir kismini da Allah'a es kostuklari putlarina ayiriyorlardi. Onlar bu batil inanç ve adetlerinde biraz daha ileri giderek Allah'in payina düseni aliyorlar, onu es kostuklari putlarin payina ekliyorlardi. Ama putlarinin payindan alip öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu. "Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan O'na pay ayirdilar ve kendi iddialarina göre: "Bu Allah'indir, Su da ortak kostuklarimizindir" dediler. Ortaklari için ayirdiklari Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayirdiklari ortaklar i için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!" (el-En'âm, 6/136).

Bir kisim hayvanlarla ekinlerin bazisini dilediklerinden baskasina yasakliyorlardi. Ayrica bir kisim hayvanlara binerken ve keserken Allah'in adinin anilmasina engel oluyorlardi. (el-En'âm, 6/138).

Bunun disinda hayvanlarla ilgili su adetleri de vardi:

Deve bes batin dogurup besincisinde erkek dogurursa kulagini çentip serbest birakirlardi. Artik ona binmeyi ve sütünü sagmayi haram kabul ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

Saibe*; dilegi yerine gelen kimsenin putlara adadigi deve idi. Buna da binilmez ve sütü sagilmazdi.

Vasîle*; koyun disi dogurursa kendileri için; erkek dogurursa putlari için olurdu. Sayet biri erkek, biri disi olmak üzere ikiz dogurursa, disinin hatiri için erkegi de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi.

Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on döl alinirsa onun sirti haram sayilir, su ve otlakta serbest birakilirdi. Kimse ona dokunmazdi.

Bütün bunlardan baska müsrikler atalarindan devraldiklari birtakim adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunlarin bazilarinin, kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklastirdiklarini ileri sürüyorlardi.

Ibn Ishak sunlari aktariyor: "Kureys, ya Fil olayindan evvel veya daha sonra meydana geldigini tahmin ettigim bir bid'at ortaya çikardi ki, tarihte (Hums) diye anilip, asalet-i diniye iddiasindan ibarettir." Bunlar: "Biz, Ibrahim'in evladiyiz, ehl-i Harem biziz, Beyt'in sahibiyiz, Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz. Arap kabilelerinden hiçbir kabîle, bizim sahip oldugumuz bu se ref ve itibara sahip degildir. Binaenaleyh biz, bu müstesna mevkiimizin seref ve itibarini korumaliyiz. Bundan sonra Harem haricinde hiçbir seye tazim etmeyip bütün ihtiramatimizi Harem dahilinde hasretmeliyiz. Meselâ, Arafat'ta halk ile bir sirada, yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek, sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder" diyorlardi.

Ibn Ishâk devamla: "Kureysliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve uygulamaya da basladi. Arafat'a çikmayi, Arafat'tan ifazâyi terk ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar Müzdelife'ye giderler, orada dururlardi. Ve "Biz ehlullahiz, Harem-i Serif'in hâdimleriyiz" diyerek, digerleriyle esitligi kabul etmezlerdi. Fakat bunlar, Arafat'ta vakfe etmenin Ibrahim (a.s.)'in dini muktezasi oldugunu bili yorlardi. Kinâne ile Hüzâaogulari da bu hususta Kureys'e iltihak etmislerdi.

Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere müdahaleye kadar ileri gitmislerdir. Harem hâricinden gelen herkesin, Beyt'in ilk tavafi Siyab-i Hums ile tavaf etmelerini kararlastirdilar ve uyguladilar. Bu kararin neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çikarip atmasi zarûrî idi.

Bu kararlarin ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi olmayan bedevî erkeklerin çiplak; kadinlarin da yalniz önü yirtmaçli kisa iç gömlegi ile tavafa mecbur edilmesidir.

Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi. Rasûlullah (s.a.s)'a iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti. Daha sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32. ayetlerinde, çiplak tavaf ile birlikte diger bid'atler de yasaklanmistir.

Ebû Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre, Ebû Bekr es-Siddik (r.a.) Vedâ Hacc'indan (bir sene) evvel, Hz. peygamber tarafindan Hac Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiginde, Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban Bayrami'nin ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (su iki maddeyi) ilâna memur kilmistir. (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! Iyi biliniz, bu yildan sonra müsriklerin haccetmeleri, çiplaklarin da Kâbe'yi tavaf etmeleri yasaktir" demistir. (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI,13) Fakat onlar bunu kabule yanasmamislar, atalarini körükörüne taklide çalismislardir. "Onlara: Allah'in indirdigine ve peygambere gelin dendigi zaman: Atalarimizi üzerinde buldugumuz sey bize yeter' derler. Alalari bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsalar da mi?" (el-Mâide, 5/104). Islâm, topluma hakim olunca bütün bu cahilî sistemin ilkel davranislarini tamamen yasaklamistir" (el-Mâide, 5/103).

Bütün bunlara baktigimizda, Cahiliyye'nin bir inanma biçimi oldugunu görüyoruz. Cahiliyye; bir seyi gerçegi disinda bilmek, anlamak ve buna göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye; insanin ve toplumun Islâm öncesi ve Islâm disi bir yasayis biçimiyle yasamasi demektir.Dogru yolun ziddi, ilmin aksi olan, eskiyen ve degisken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayislara göre kurulan her türlü Islâm disi rejimler; cahilî sistemler ve hükümlerdir.

2 Haziran 2009

İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

Devlet Yönetimi

Uygurlar dışında bütün Türk Devletleri göçebe devlet şeklinde yaşamışlardır.

Aileler obaları, obalar boyları, boylar ise budunları meydana getirirdi.

Devlet, hanedanın ortak malı kabul edilirdi.

Hakanın yetkileri "Kurultay" denilen danışma meclisi ile sınırlandırılmıştı.

UYARI : Bu durum Türk devletlerinde taht mücadelelerine sebep olmuştur. Bu yüzden Türk devletleri çok kısa sürelerde yıkılmıştır. Devlet kuzey-güney, doğu-batı, sağ-sol olmak üzere ikiye ayrılırdı. Sağı hükümdarlar yönetirdi. Senede iki kez toplanan Kurultay adı verilen bir meclis vardır. Boy beylerinden oluşurdu. Önemli kararlar alınırdı.

Kurultay, Türklerde askeri yapıda demokrasinin olduğunu gösterir.

Hukuk

İslamiyet öncesinde kurulan Türk devletlerinde yazılı hukuk kurallarına rastlanmaz.

Genelde, sosyal hayatı düzenleyen sözlü hukuk kuralları yani töreler baskındır.

Devlet yapısında töreyi uygulayan adalet teşkilatının başı hükümdardır.

Töre hükümleri ile çok ağır cezalar verildiği görülmüştür.

Ordu

İlk Türk devletlerinde kadın-erkek her Türk asker sayılırdı.

İlk düzenli Türk ordusu Asya Hun İmparatoru Mete Han tarafından kuruldu.

Ordunun başında başbuğ denilen başkomutan bulunurdu.

Türkler savaşlarda en çok sahte ricat denilen geri çekilme taktiğini uygulayarak başarılı oldular.

UYARI : Mete Han tarafından kurulan ordu, Türk Kara Kuvvetleri'nin temeli olarak kabul edilmiş ve Çin, Moğol, İran, Bizans ve Roma'yı da etkilemiştir.

Din

Tek bir tanrının varlığına inanılmış, Tanrı'ya "tengri" adı verilmişti.

Bu tanrı Gök tanrı olarak da bilinmekteydi.

Doğa da bir takım gizli güçlere inanılırdı.

Şamanizm yani iyi ruh ile kötü ruhun varlığına inanılan bir inançta yaygındı.

Öldükten sonra yaşama inanç vardı.

UYARI : İslamiyet öncesi Türklerde görülen tek Tanrı inancı, İslamiyet'in kabul edilmesinde etkili olmuştur. Bu Türklerde öldükten sonra yaşama inanılır, mezarlara Balbal'lar dikilirdi. (Balbal, öldürülen düşman sayısı kadar dikilirdi.)

Ekonomik Hayat

Bozkır kültürünün bir sonucu olarak göçebe ve yarı göçebe bir hayat sürmüşlerdir.

Göçebe hayatın bir sonucu olarak hayvancılık zorunlu geçim kaynağı olmuştur.

Bununla birlikte balıkçılık, tarım ve yağmacılık da ekonomik hayatta önemli yer almıştır.

Dil ve Edebiyat

Türklerde görülen en eski dil Göktürkçe ve alfabe olarak da Göktürk alfabesidir.

VII. yüzyılda Göktürkler tarafından Göktürk alfabesi ile yazılan Orhun kitabeleri bilinen en eski Türk yazıtları olarak kabul edilir.

Uygurlar da Uygur alfabesini kullanmışlar ayrıca hareketli harfleri bulmuş ve matbaayı kullanmışlardır.

Bilim ve Sanat

Oniki hayvanlı Türk takvimini meydana getirmişlerdir.

Bilim adamlarından meydana gelen ve Keneş Meclisi adı verilen bir meclisi meydana getirmişlerdir.

Göçebe hayat sürdükleri için taşınabilir sanat eserleri olarak kemer, kılıç, at koşumu gibi el sanatları ile uğraşmışlardır.

Uygurlar döneminde Maniheist mabetler yapılmış, mezar anıtları ve saray yapılarına da rastlanmıştır.

Karluklar

VI. yüzyılda Doğu Göktürk Devleti'ne bağlı olarak, Altay Dağları'nın batısında Kara İrtiş Nehri boylarında yaşadılar.

Talas Savaşı'nde Müslümanlar'ın tarafını tutarak Orat Asya'nın Çinlileşmemesinde önemli rol oynadılar.

Talas Savaşı'ndan sonra İslamiyet'i kabul ederek Müslüman olan ilk Türk boylarından biri oldular.

Türgeş Devleti

I. ve II. Göktürk Devletleri hakimiyetinde yaşadıktan sonra VII. yüzyılda Balasagun merkez olmak üzere devletlerini kurdular.

Sulu Kağan önderliğinde Emevilerle uzun yıllar mücadele ettiler.

Yerleşik yaşamı benimsediler ve tarihte parayı kullanan ilk Türk topluluğu oldular.

766 yılında Karluklar tarafından hakimiyetlerine son verildi.

UYARI: İslamiyet'in Orta Asya'da yayılmasını bir süre engellemişler böylece Orta Asya Türkleri'nin Araplaşmasını önlemişlerdir.

Oğuzlar

Oğuzlar başta Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere daha bir çok Türk devletinin kurucuları olarak bilinirler.

Göktürk Devleti yıkıldıktan sonra Uygurların hakimiyeti altına girdiler.

Uygurların yıkılmasından sonra başkent Yenikent olmak üzere devlet kurdular.

Malazgirt Savaşı'nda, Bizans ordusunda yer aldılar.

UYARI : Oğuzların tarihte büyük devletlerin kuruluşunda etkili olmaları Türk toplulukları içinde en önemli boy kabul edilmelerine neden olmuştur. Türk toplulukları içinde İslamiyet'i kabul eden Oğuzlara "Türkmen" denilmiştir.

Uzların bir kısmı Hristiyanlığı kabul ederek Hristiyanlaşmışlar, Kafkasya'nın güneyine inen diğer bir kısmı ise İslamiyet'i kabul ederek Müslümanlaşmışlardır.

Kıpçaklar (Kumanlar)

Kıpçaklar, XI. yüzyılın başlarında Moğollar'ın baskısıyla Orta Asya'dan göç ederek Doğu Avrupa'ya geldiler.

Ruslarla büyük mücadeleler sonucunda Ruslar'ın Karadeniz'e inmelerini engellediler.

Zamanla ortadan kalktılar.

UYARI : Kıpçakların Seyhun Irmağı boylarında Oğuzlarla yaptıkları savaşlar, Dede Korkut Hikayeleri'ne konu olmuştur

Peçenekler

Göktürk ve Uygur hakimiyetinde yaşadıktan sonra, X. yüzyılda Batı'ya göç ettiler. Macar ve Rus tarihinde etkili oldular.

XI. yüzyılda Hristiyanlığı kabul ettiler.

Malazgirt Savaşı'nda Oğuzlarla birlikte Bizans ordusuda yer aldılar.

1091 'de Kıpçaklarla yaptıkları bir savaşta yenildiler ve giderek dağıldılar.

UYARI: Peçenekler, Bizans ordusunda ücretli asker olarak görev almıştır. Bizans, Peçenekler'in bazılarını da Anadolu'ya yerleştirmiştir.

Macarlar

Macar boyları Peçenek baskısı sonunda bugünkü Macaristan'a yerleştiler.

Avrupa'nın batısına ve güneyine akınlar yaptılar.

995 yılında Germen Kralı'nın karşı akını sonucunda büyük yenilgi aldılar.

Bu tarihten itibaren yavaş yavaş Hristiyanlaşarak kültürel özelliklerini kaybettiler.

UYARI : Macarlar, Hristiyanlığın Katolik mezhebini benimseyen tek Türk boyudur. Dinlerindeki değişim devlet yapılarına yansımış, boylar birliğine dayalı siyasi yapıdan, krallık sistemine dayalı bir yapıya geçmişlerdir.

macarlar aynı zamanda, Germenlerin Balkanlara inmesi ve Balkanlardaki Slavlarla kuzeydeki Slavların birleşmesini engellemişlerdir.

Hazarlar

Hazar Türkleri tarafından Karadeniz'in kuzeyi ile Kafkaysa arasında kuruldu.

Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanında İslam ordusu ile mücadele ettiler.

Hazar Türkleri, Museviliği kabul eden ilk Türk topluluğu olduklarından İslamiyet'in Avrupa'da yayılmamasında etkili oldular.

UYARI : Museviliği daha çok merkez yönetiminde bulunanlar kabul etmişlerdir. Halk arasında ise daha çok Hristiyanlık, Müslümanlık ve Şamanizm görülür.

Bulgarlar

Orta Asya'dan ve Oğuzlar'dan koparak Batı'ya göç eden kabilelerin birleşmesiyle oluştular.

Bir kısım Bulgar Türkleri Volga Nehri çevresine gelerek İdil (Volga) Bulgar Devleti'ni kurdular. Bu devlet 1236 yılında Altın Ordu Devleti tarafından yıkıldı.

Türk boylarına gelen diğer Bulgar Türkleri burada Tuna Bulgar Devleti'ni kurdular. Tuna Bulgarları zamanla Slavlaşarak ve IX. yüzyılda da Hristiyanlığı kabul ederek tarih sahnesinden silindiler.

Avarlar

En ünlü hükümdarları Bayan Kağan döneminde Doğu Roma İmparatorluğu üzerien bir çok sefer yaptılar.

Sasanilerle birleşerek ilk defa İstanbul'u kuşattılar fakat ele geçiremediler.

Hristiyanlığı kabul eden Türk topluluklarındandırlar.

istanbul'u ikinci defa kuşattılar fakat bundaki başarısızlıkları zayıflamalarına sebep oldu ve 805 yılında Franklar'ın saldırısı sonucunda yıkıldılar.

UYARI : İslamiyet'i kabul eden boylar bugünkü Kazan Türklerinin temelini oluşturur.

Uygur Devleti

Yerleşik yaşamı benimseyen ilk Türk topluluğudur.

Budizm ve Maniheizm'i benimsediler.

Çin'den sonra matbaayı geliştirerek ikinci kez kullanılan ve hareketli harfleri icat ettiler.

840 yılında Kırgız Türkleri tarafından yıkıldılar.

UYARI : Budizm ve Maniheizm Uygurların hem mimari alanında hem de savaşçı özelliklerini kaybetmelerinde etkili olmuştur.

Kırgızlar, Uygurları yıkarak Türk yurdunun Moğollar'ın eline geçmesine neden olmuşlardır. Bu yüzden Türk tarihinde olumsuz anılmışlardır.

II. Göktürk (Kutluk) Devleti

682 yılında Kutluk Kağan önderliğinde kuruldu.

Ünlü hükümdarları Bilge Kağan döneminde,Kardeşi Kültigin ve vezirleri Tonyukuk ile birlikte, en parlak dönemlerini yaşadılar.

Bilge Kağan'ın ölümünden sonra zayıflayarak Basmil, Karluk ve Uygurlar'ın isyanı sonucu yıkıldılar.

UYARI : Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı kaynağı olarak kabul edilen Orhun yazıtları bu dönemde yazılmıştır. Bu yazıtlarda Göktürk Tarihi ve Türk Uygarlığı hakkında önemli bilgiler verilmektedir.

Göktürk Devleti

552'de Avarlar'a karşı isyan ederek, Bumin Kağan önderliğinde Ötügen merkez olmak üzere kuruldu.

Tarihte Türk ismini devlet isimlerinde kullanan ilk topluluktur.

Bumin Kağan'ın yerine geçen Mukan Kağan zamanında devlet en parlak dönemini yaşadı.

İstemi Yabgu döneminde Bizans ile Sasani Devleti'ne karşı büyük mücadeleler yapıldı.

Göktürk Devleti, Çin entrikaları sonucu, 582 yılında Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldı.

UYARI : Bu dönemde İpek Yolu, Göktürk, Sasani ve Bizans Devletleri'ni karşı karşıya getirmiştir. İlk Türk-Bizans ittifakı Sasaniler'e karşı bu dönemde olmuştur (571). Hedef doğu-batı ticaretini ele geçirmektir.